Yaşamı ve özgürlüğün gücünü kucaklayıp, cesur ama yumuşak vuruşlarla ruhumu ve duygularımı yansıtıp yarattığım eserlerimle, bilinen ve görünenin ötesine geçmeyi ve kendim olmayı hedeflediğim bir soyut yolculuğa çıktım ben.
 
Tablolarımı; soyut resmin öncülerinden Miro gibi bir noktadan, bir renkten veya bir lekeden yola çıkarak oluşturmaya başlıyorum ve eklediğim her öğeyi önceliklerle ilişkilendirip, bir diyalog ağı örerek bir kompozisyon oluşturuyorum. Tüm varlığımla çalışıyorum, bazen işime bedenen dahil oluyorum, ellerimle, parmaklarımla, bazen de fırça spatula, çalı, çırpı gibi aletler kullanıyorum. Bu enerji, izleyicisiyle eser arasında güçlü bir bağ kurmasını sağlıyor. Tesadüflere bırakılmamış kompozisyon, kendi içinde ahenk yakalayan bir tango ritmi gibi önümüzde salınırken, birden kırmızı bir mızrak bir ölüm çığlığı gibi veya maviye saplanan bir acı resmi delip geçiyor.
 
Tablolarımdaki asi canlı renkler her zaman umut tasviri içerir, net, kesin, kararlı yolunda ilerleyen siyah zarif çizgilerse hayata karşı dik duruşu işaret eder. Şiir yazamam ama resimlerimin bir şiir gibi akıcı ve okunabilir olmasını sağlayabilirim. Hayatımdaki izler, yaşanmışlıklar tablolarımda yansır.
 
Eserlerime bakan kişiler için bir an zamanın durmasını, bir rüyanın içinde kaybolurcasına sanatın büyülü dünyasının içine dalmalarını ve tablolarımın yansıtmasını ümit ettiğim huzuru ve hayat sevincini derinden hissetmelerini sağlamayı diliyorum.
 
 
 
Gülhan Aktuğ Eren